Kasım 09, 2013

merhaba

"Dünya bir ipuçları deniziydi; her damlasında arkasındaki esrara varacak bir tuz tadı vardı."

Ofelya'nın gelişi olmaktan ya da olmamaktan, yaşamdan ya da ölümden başka bir ihtimali, bir kapanışı ve bir yeniden başlangıcı müjdelediği için 'Soft you now! The fair Ophelia' diyerek başlamıştım söze. Ofelya bir odanın içinde saklanıyor hala. Uyuyor ve ölüyor. İnsan aklının acizliği midir bilinmez ama akıl, ne olmayı ne olmamayı alabiliyor. Burada olmak olmak dedikçe Bülent Bey'in aklıma takılan şarkısını kancalarından söküp uzay boşluğuna geri itiyorum. Olmalı, hı hı. Dedemin mezarının yanı başında bu dünyada on iki gün kalıp toprak yolculuğuna çıkmış bir insanın demir parmaklıklarla çevrili mezarı var. O kadar küçük ki insanlar geçerken üzerine basmasın diye. On iki gün ne saçma. Peki, evren söz konusu olduğunda 'milyarlarca yıl'lık geçmiş ve gelecekten söz ederken, yüz yıllık bir ömür geçirene 'iyi yaşadı moruk' demek neden bir o kadar saçma olmasın ki?
Brezilya'da bir mahalle kavgası sonucu bir adamı diri diri mezarlığa gömmüşler. Ailesinin mezarını ziyaret eden bir kadın, toprağın altından sesler duymuş. Kadın toprağın kımıldadığını fark edince az daha kalp krizi geçiriyormuş. Hemen polisi aramış. Polisler önce, kadının onlarla dalga geçtiğini zannetmişler. Neden sonra olay yerine gelen ekipler toprağın içinden 'dirilen' adamı kurtarmış. Şimdi asıl soru şu: Bizimle kim dalga geçiyor?
Bolu Beyi Haydeger'e selam olsun.
Hoşgeldin Ofelya.