istanbul'un sinir bozucu sıcağından, baş ağrısı veren alçak basınçlarından, çevredeki inşaat gürültülerinden, sahildeki çim biçme makinelerinden, sevimsiz gişe memurlarından, evdeki f tipi hallerinden, sokaktaki coşkun ve amaçsız kalabalıktan, açık dolmuş camlarının yaptığı cereyandan, kapalı dolmuş camlarının yarattığı havasızlıktan, mütemadiyen saçlarıma sinen egzoz kokusundan, üste başa yapışan kör sineklerden, hülasa evrenin başlangıcı da varsayılan bütün o toz ve gaz bulutundan, kaçsam bırakıp dediğim bütün o benimle ilgili, çoğu zaman dışında zaman zaman içinde yaşadığım bu şehirle ilgili her şeyden uzaklaşma vaktidir yarın. kutlu olsun.
beni bekleyenin daha iyi ya da daha kötü olduğunu bilmiyorum, aslında çok da umurumda değil. beterin beteri'nin varlığına inanıyorum ve ona saygı duyuyorum; ama beterin beteri bazen beterin kendisinden daha iyidir, daha kuvvetlidir zira.
ve şimdi en sevdiğim: çanta hazırlamak. oynaklı-kıvraklı müzikli. bir sırt çantasına bir yaşam sığdırmak. olmazsa olmazlar: yok.
boşluk beter olsun, hayat better olsun.
love,
porsuk.
ps: çok alakasız ama bu aralar alakasızlıkları çok seviyorum, o yüzden yazacağım: mardin film festivali -sinemardin- başladı. şimdi mardin için yola çıkmak vardı. o kadar vardı ki, aslında hiç olmamıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder