mutsuzken başkaları hep mutlu görünür ya, bugünkü ahval ve şerait dahilinde bir görünme'den daha fazlası söz konusu olan. başkaları adına mutlu olmak bu kadar zor olmamalıydı. nerede yanlış yapıyorsun. üstelik aynı başkaları zamanı geldiğinde -pek gelmez ama- senin adına mutlu olabiliyorken.
ilişkiler arası hiyerarşiler çok fazla can sıkıyor. iki insan arasında bile hakir görme, üstün görme, kıskanma, özenme-özendirme, acıma, kendini kabul ettirme vb. türevi ilişki baltaları bu denli fazlayken dünya barışı falan istemek gerçeklik sınırlarını aşıp ütopya seviyesinde konumlanıyor. kaldı ki, en büyük balta da, açık konuşalım yabancı yok, senden geliyor.
hatalarını görüp değiştirememek kadar kötüsü yok. bile bile lades her seferinde. çok sıkıldım senden. sen kim misin?
"asil bir yaradılışa sahip, iyi kalplidir. duygularını açığa vurmayı sevmez, asıl kendini rahatça ortaya koymaktansa acımasızca davranmayı seçer. ara sıra bu hastalık havasından kurtulur, ama öyle bile olsa, katı ve vahşi bir taş kalpliliği barındırır içinde, sanki iki kişiliği vardır. ara sıra korkunç iletişimsizdir: sürekli işi vardır sözde, ama bunlar oyalamadır, öyle zamanlarında tek şey yapmadan yatağında yatar. alaycı sayılmaz, yeterince zekası olmadığından değil kuşkusuz, sadece böyle önemsizliklere zaman ayırmaz da ondan. asla kendine söyleneni dinlemez. diğer insanların ilgilendikleri konulara hiç ilgi duymaz. bencildir ve belki de bu yaptığı doğrudur."
seni tanıyorum ama maktülün kim(ler)?
pek de sevgili olmayan the glitch mob'dan starve the ego, feed the soul sana gelsin, bu çile bitsin, kaç kırk gün oldu bak.
ps.vakit, dünyadaki insanların barcelona'ya gidenler ve gitmek isteyip gidemeyenler olarak ikiye ayrıldığı vakittir. barcelona kaşarlandı. artık en fazla flamenkonun izinde'deki gibi ispanya hayaliyle öldüğümden dolayı beş yıl italya'da yaşayabilirim, fazlasını bünyem almaz gibi geliyor.
sevgiye inanalım, sevgisiz kalmayalım.
ben de senin superegon, egoist.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder