2007 yılında en iyi yabancı film ödüllerini avucunda toplayan, ismi ağız dolusu söylenen
das leben der anderen'i üç yıl önce saçma bir şekilde (derste) fransızca altyazıyla izlediğimde buradan girip şuradan çıkmıştı. (kulaklar ve gözler gösterilir.) dün akşamsa soğuk savaş kilidimin bir devamı niteliğinde adamakıllı oturunca başına hiç de öyle olmadığını şaşıra şaşıra fark ettim. 1984 yılında Doğu Berlin'de Stasi'nin bir oyun yazarının evini dinlemeye almasıyla başlıyor. Berlin Duvarı'nın yıkılmasına kadar olan süreç dinlemeye alınan bu ev, bir daktilo, bir aktrisin sanat hayatı, iyi bir adam için sonat üzerinden anlatılıyor. dramatik ironi çoğu zaman zirvede olduğundan filme müdahale etme isteği de epey fazla oluyor. ana karakterdeki keskin değişimin inandırıcılığı hakkında bir şeyler söylemek istesem de duruşunun ve son sahnedeki bakışının hatırına bundan vazgeçiyorum. bir de wiesler'i oynayan aktör film vizyona girdikten hemen sonra hayatını kaybetmiş. bu da bir başka şok oldu. aklıma il postino'nun mario ruoppolo'su geldi, aynısı o aktörün başına da gelmişti. hayat çok tuhafsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder